Senin Şişende Ne Var?

Senin Şişende Ne Var?
Birebir uyguladığım ders anlatım modellerinden bir diğerinin hikayesi. Tüm öğretmenlere örnek bir ders sunumu ve anne babaların da hem kendilerinin zevkle okuyabilecekleri hem de çocuklarına zevkle okutabilecekleri bir hikaye.

     Elleri boş olmasına rağmen, bir şeyler tutuyormuş gibi sınıfa girdi öğretmen. Oldukça dikkatli ve ağır adımlarla ilerledi. Gözleri ellerindeydi. Masaya yaklaşıp yavaşça koyar gibi yaptı ellerindekini. “Oh be” dedi, “kırmadan getirebildim.” Sonra sınıfı güler yüzle selamladı. Selamı alan öğrenciler merak içerisinde yerlerine oturdular. Masaya bir şey koymadığını bildikleri halde yine de emin olmak için yerinden kalkıp bakanlar oldu öğrenciler arasından. Birbirlerine hayretle bakıp dudak büktüler.

     Reyhan, parmak kaldırıp söz aldı, “Öğretmenim onlar nedir?” diye sordu. “Bunlar iki şişe.” diye cevap verdi öğretmen, ellerinin avuçlarını birbirine sürterek ve ekledi; “Oldukça da büyükler değil mi?” Öğrenciler gülümsediler, “Evet” diye cevapladılar. Sağ taraftakine işaretle “Bunda dünyanın en güzel kokuları var ama ağzı sıkıca kapalı. Diğerinde ise dünyanın en kötü kokuları var. Onun da ağzı sıkıca kapalı.”

     Sonra masanın karşısına geçti ve “Önce hangisinin ağzını açmamı istersiniz?” diye sordu. Sınıf sözbirliği etmişçesine “İçinde güzel kokular olanı.” diye cevap verdi. “Tamam.” dedi öğretmen ve bir elini şişeninin altından diğer elini de tıpasından tutup bekledi. Sınıfa gülümseyerek baktı ve “Ben açarken siz de tıpa sesi çıkaracaksınız. Hazır mısınız?” Hep bir ağızdan “Hazırııız!” diye bağırdılar. Sıkıca tutup şişenin ağzını açar gibi yaptı. Bu sırada öğrencilerin her biri tıpa sesi çıkarmaya çalıştılar. Çıkan kimi seslere güldüler. “Şişenin ağzı açıldığına göre, sizce bundan sonra ne olur?” diye sordu öğretmen. Şimşek hızıyla kalktı parmaklar. Söz alan Harun, “Şişedeki koku etrafa yayılır öğretmenim.” dedi. “Doğru” dedi öğretmen, “şişedeki güzel kokular masanın etrafından başlayarak, yavaş yavaş tüm sınıfa yayılır.” Bu sırada derin nefes alarak bir “Ohhh!” çekti. “Bununla da kalmaz” diye ekledi, “koridora, hatta tüm okula yayılır. Okulumuz ne güzel kokar değil mi!” Öğretmenin mutluluk saçan yüzü öğrencilerin yüzlerine yansıdı.

     “Peki” dedi öğretmen, “bunun ağzını kapatalım, diğerininkini açalım.” Diğer şişeden tutup bekledi. “Hazır olun!”  diye seslendi ve şişenin tıpasını açar gibi yaptı. Yine çeşitli tıpa sesleri yükseldi sınıfta. Öğretmen “Şimdi ne olur?” diye sordu. Kalkan parmaklar arasından söz alan Esat, “Şimdi de etrafa kötü kokular yayılır öğretmenim.” diye cevapladı. “Evet” dedi öğretmen burnunu tutup yüzünü ekşiterek, “bu sefer, masanın etrafından başlayarak, yavaş yavaş tüm sınıfa, buradan da tüm okula kötü kokular yayılır. O zaman okulumuz ne kadar kötü kokar!” Öğrenciler de yüzlerini ekşitti, kimileri burunlarını da tuttular. Öğretmenin “Fazla yayılmadan kapatalım şunun ağzını” deyip alelacele şişeyi kapatmasına gülüştüler.

     Arkasından, sıraların arasında yavaşça ilerledi ve gözleri öğrencilerinin gözlerinde şunları söyledi öğretmen:

     “İnsan da böyledir. İçinde güzellikler barındıran bir insan ağzını açtığında; ağzından güzel sözler çıkar. Güzellikler saçılır etrafa. İçinde kötülüler barındıran insanın ağzından ise kötü sözler çıkar. Çirkinlik kaplar etrafı. Söz insanın aynasıdır. İçi güzel olanın sözü de güzeldir. İçi kötü olanın sözü de kötüdür. İçini güzelliklerle doldurmalı ki insan, böylece hem özü güzel olsun hem de sözü...”

     [ Musa Mert ]

     (Diyanet Çocuk Dergisi, Aralık 2012, sayfa: 16, 17)