Tombul Bulutun Sevdiği Adam

Tombul Bulutun Sevdiği Adam
Bütün çocuklar hikayeleri sever. Özellikle de gerçek olanlarını. Anneleri onlara hikâye anlatırken, “Anneciğim, bu gerçek olay mı?” diye sormaları bundandır.

     Bütün çocuklar hikâyeleri sever. Özellikle de gerçek olanlarını. Anneleri onlara hikâye anlatırken, “Anneciğim, bu gerçek olay mı?” diye sormaları bundandır. “Evet” cevabını alırlarsa daha bir dikkatle dinlerler anlatılanları.

     Şimdi sen de bu hikâyeyi dikkatle oku. Çünkü bu hikâye gerçek bir hikâye. Yani tam da çocukların en çok sevdiği türden.

     Evvel zaman içinde, dünya âlemler içinde. Dünya içinde sahralar, sahralar içinde bir sahrada bir adam yolculuk yapıyordu. Hava sıcaktı. Yol uzundu. Yolculuk boyunca arada bir hayallere dalarak ilerliyordu.

     Sabırla yoluna devam ederken, “Falanın bahçesini sula!” diye bir ses duydu. Etrafına bakındı. Kimseyi göremedi. Şaşırdı. Hayal mi gerçek mi derken, bir de baktı ki tepesinde, sevimli mi sevimli, tombul mu tombul bir bulut duruyor. “Evet evet, ses bu buluttan geliyor” diye düşündü. Buna emindi.

     Derken, yağmur yüklü tombul bulut, rüzgârın yardımıyla hareketlendi. Adam da merakla bulutu takibe başladı. Sevimli bulut yavaş yavaş süzüldü. Ekime uygun olmayan kara taşlarla kaplı bir yere saptı. Sonra oraya suyunu bıraktı. Damla damla süzülerek yağan yağmuru izlerken adamın merakı iyice artmıştı. Acaba tombul bulut, aldığı emre rağmen suyunu niçin buraya bırakmıştı!? Oysa görünürlerde ne bir bahçe vardı ne de bir insan. “Demek ki ses gerçek değilmiş, adam yanılmış” demeyin. Başta uyardım sizi. Bu hikâye geçek bir hikâye. Sonunu bekleyin. Adam da sizin gibi düşünmüştü. Ama öyle olmadı.

     Adamcağız, “Hay Allah!” deyip hayal kırıklığı içinde kara taşlarla kaplı bölgenin aşağısına indi.

     Az sonra yoluna birkaç dere çıktı. Dikkatle etrafı gözlemledi. Bir de ne görsün; derelerden biri, oraya yağan yağmur suyunun tamamını toplamıyor mu! Hemen suyu takip etti. Yürüdü yürüdü. Bir de baktı ki, bir bahçe ve bahçede bir adam. Adam elindeki kürekle suyu bir oraya bir buraya çevirerek bahçesini suluyor. “Acaba bu adam o adam olabilir mi” diye düşündü. Yanına yaklaşıp ona

     — Ey Allahın kulu, adın nedir, diye sordu.

     Adam, ona buluttan duyduğu ismi söyleyince gözleri parladı. İnanılacak gibi değildi. Bu adam o adamdı.

     “Herhalde birini arıyor” diye düşünen bahçe sahibi,

     — Ey Allahın kulu, adımı niçin soruyorsun, dedi. O da olanları anlattı.

     — Ben şu suyu yağdıran buluttan, senin adını vererek “Falanın bahçesini sula!” diye bir ses duydum. O adam sen misin diye merakımdan soruyorum.

     Hazır onu bulmuşken, böyle büyük bir ikrama sahip olmayı nasıl başardığını öğrenmek istedi.

     — Sen ne yapıyorsun ki böylesine güzel bir iyiliğe, böylesine büyük bir yardıma erişiyorsun, diye sordu.

     Bahçe sahibi

     — Mademki merak ediyorsun söyleyeyim, dedi ve anlattı:

     — Ben bu bahçenin ürününü hesap ederim. Üçte birini sadaka olarak dağıtırım. Üçte birini çoluk çocuğumla yerim. Üçte birini de tohumluk olarak ayırırım. (1)

     Adam anladı ki; yeryüzündekileri gözeten, gökyüzünden özel olarak gözetilir.

     Teşekkür edip oradan ayrıldı.

     Düşünceliydi...

 

     DÜŞÜNCE ODASI

1. “Falanın bahçesini sula!” emrini alan bulutun, o adamın tarlasını direk gidip sulamak yerine, suyunu taşlık bir bölgeye bırakmasını nasıl yorumlayabiliriz?

2. Bahçe sahibinin böyle büyük bir ikrama sahip olmayı nasıl başardığını öğrenmek isteyen adam hakkında ne düşünüyorsunuz? Bunun sebebini niçin öğrenmek istemiş olabilir?

3. Bahçe sahibi, böyle büyük bir ikrama sahip olmayı hangi davranışıyla başarmıştır? Onun bu davranışını bir kelime ile ifade etmek için hangi kelimeyi ya da kavramı kullanırdınız?

4. Sizce, bu hikâyeyi öğrenen bir insandan nasıl bir davranış değişikliği beklenir?

5. Siz olsaydınız, bu hikâyeye hangi başlığı koyardınız? Niçin?

     [ Musa Mert ]

     Çizen: Sıddıka TASA

     (Konya Çocuk Dergisi, Yıl 2, sayı 5, sayfa: 3, 4)


(1) Müslim, Zühd 45.