Kara Gün Dostu

Kara Gün Dostu
Bir dosta incitmeden nasıl yardım edilir? İşte bunun Peygamberimizin sünnetinden çok güzel bir örneği.

 

     Cabir bin Abdullah’ın babası Uhut Savaşı’nda ilk şehit olan sahabiydi. Geride yüklü bir borç ve bakıma muhtaç dokuz kız evlat bırakmıştı. Bu nedenle Hazreti Cabir, genç yaşta büyük bir yükün altına girmişti. Hem babasından kalan borçları ödemek hem de dokuz kız kardeşe bakmak kolay değildi. Maddi sıkıntılar çekiyordu.

     Bir askeri sefer dönüşüydü. Peygamber Efendimiz ve Hazreti Cabir bin Abdullah yan yana ilerliyorlardı. Peygamberimiz Cabir’in zor günler geçirdiğini biliyordu. İslam Ordusunun önünde bir taraftan hızla develerini koşturuyorlar diğer taraftan da sohbet ediyorlardı. Yeni evlenen Hazreti Cabir’in evliliği ve kız kardeşleri de sohbet konusu oldu. Tatlı sohbet eşliğinde gecenin karanlığına gömüldüler. Medine’ye yaklaştıklarında Peygamber Efendimiz Hazreti Cabir’e,

     — Devenden memnun musun, diye sordu. Hazreti Cabir,

     — Memnunum, dedi.

     Peygamberimiz beklenmedik bir teklifle,

     — Bana satar mısın, buyurdu.

     Bu deve ailesinin tek geçim kaynağıydı. Ancak Allah Resulü’ne nasıl hayır diyebilirdi? Hiç tereddüt etmeden,

     — Satmak olur mu ey Allah’ın Resulü! Alın, size hediyem olsun, dedi.

     — Kabul etmem. Sat onu bana, buyurdu Allah Resulü.

     Baktı ki Peygamberimiz hediye olarak almama konusunda kararlı,

     — Peki, bir fiyat verin o halde, dedi.

     İşte bundan sonra neşeli, neşeli olduğu kadar da sıkı bir pazarlık başladı:

     — Onu bir dirheme alırım.

     — Olmaz. O zaman beni zarara uğratmış olursunuz ey Allah’ın Resulü.

     — O halde iki dirhem olsun.

     — Olmaz.

     — Dört dirhem?

     — Olmaz.

     Cabir bin Abdullah olmaz dedikçe Peygamberimiz artırdı. Fiyat dört yüz dirheme dayandı. Hazreti Cabir,

     — Bir adama dört yüz dirhem değerinde altın borcum var. Size deveyi dört yüz dirheme satayım. Razı mısınız, teklifinde bulundu. Efendimiz,

     — Evet, cevabını verdi.

     Hazreti Cabir ayrıca Medine’ye kadar binmeyi, deveyi orada teslim etmeyi şart koştu. Buna karşılık Peygamber Efendimiz de deveyi teslim aldıktan sonra ödeme yapmayı şart koştu. Bu şartlar üzere anlaştılar.

     Evlerine ulaştıktan sonra o sabah Mescid-i Nebi’de buluştular. Peygamberimiz deveyi teslim aldı. Ancak Hazreti Cabir’e dört yüz dirhem vermedi.  Dört yüz dirhemden çok daha fazlasını verdi. Sonra, devenin yularını Hazreti Cabir’in eline tutuşturdu.

     — Haydi, deveyi de al ücretini de. İkisi de senindir, buyurarak deveyi ona hediye etti. [1]

     [ Musa Mert ]

     Diyanet Çocuk Dergisi, Mayıs 2019, sayfa: 2, 3.


[1] Buhari, Cihat 49, 113, Büyu’ 16, 34, İstikraz 1, 7, 18, Şürut 4 Vekâlet 8, Mesacid 59 Mezalim 26, Hibe 23, Nikah 10, 121, Nafakat 12, Daavat 53; Müslim, Radâ’, 57; Müsakât, 109; Müslim, Müsakat 109, Salatu’l-Müsafirin 69, Rada 54, 59; Ebu Davud, Ticarat 71; Tirmizi, Nikah 13; Nesai, Büyu 30, 77; İbnu Mace, Ticarat 29; İbn Sad, IV, 384, 390; İbn Hişam, III, 215-217.