Mutluluk Yuvası

Mutluluk Yuvası
ÖNERİ: Yazıyı okumadan önce çocuklarınıza/öğrencilerinize, "Sizce Peygamberimiz evinde neler yapıyor olabilir?" diye sorun. Cevaplar üzerinde konuşun/tartışın. Sonra yazıyı birlikte okuyun. Yazı üzerinde uzun uzun konuşun/tartışın. Peygamberimizin ailesi ile kendi ailenizi karşılaştırın. Ailenizin eksiklerini tespit edin. Eksiklerinizi tamamlama konusunda birlikte kararlar alın. Aldığınız kararları bir listeye yazıp panoya asın. Kararlarınızı yerine getirebilmek için birbirinize yardımcı olun. Tamamlanan her bir eksiğin listedeki yerini bulun ve üzerini çizin. Sonunda evinizin kapısına "Mutluluk Yuvası" yazılı bir levha asarak ailenizi ödüllendirin. Bu uygulamayı aileler evlerinde yapabilir. Öğretmenler ise öğrencilerine bir ev ödevi olarak verebilir.

     Dedelerimiz Peygamber Efendimizin evine “Hane-i Saadet” derlerdi. Yani; “Mutluluk Yuvası”. Çünkü her ailenin örnek alması gereken mutluluk orada yaşanırdı.

     Peygamber Efendimiz mükemmel bir aile reisiydi. Aile bireylerini çok severdi. Onlar da Peygamber Efendimizi çok sever, onunla vakit geçirmekten hoşlanırlardı. Akşamları bir araya gelerek sohbet ederlerdi. Peygamber Efendimiz onlara ibretli hikâyeler anlatırdı. Sevgi dolu sözler söylerdi. Öper okşar, hâl ve hatırlarını sorardı.[1]

     Hane-i Saadet’te yaşayan çocuklar birbirlerini çok severdi. Kendi aralarında oyunlar oynarlardı. Peygamber Efendimiz de zaman zaman oyunlarına katılır, onlara tatlı şakalar yapardı.[2] On yıl Hane-i Saadet’te yaşamış bir çocuk olan Enes bin Malik, o kutlu evin neşeli ortamını şu sözlerle anlatır:

     — Çoluk çocuğuna ve aile fertlerine karşı Peygamberimizden daha şefkatli hiçbir kimse görmedim. Peygamberimiz, biz çocukların arasına karışır, güler yüzle şakalar yapardı.”[3]

     Peygamber Efendimiz aile bireyleri arasında asla ayırım yapmazdı. Kız çocuklarının sevilmediği bir toplumda o, bütün çocuklara değer verirdi.[4] Çevresindeki anne babalara “Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında adaletli davranın.” diye emrederdi.[5] “Allah, öpmeye varıncaya kadar her konuda çocuklarınız arasında adaletli davranmanızı sever.” buyururdu.[6]

     Doğan her bebek tüm aileyi sevindirirdi. Aileye katılan bu minik üye için kurban kesilir, yemekler hazırlanıp dostlarla yenirdi. Bayram sevinci hep birlikte yaşanırdı.[7] Kızlarının düğün günleri, tüm ailenin sevinci ve neşesi olurdu. Evlilikler ve yeni kurulan yuvalar onları birbirinden koparmazdı. Peygamber Efendimiz ve tüm aile bireyleri birbirleriyle ilgilenmeye, destek olmaya devam ederlerdi.[8]

     Peygamber Efendimiz zor ve sıkıntılı zamanlarında da aile bireylerinin yanında olurdu. Dertlerini dinler, güzel sözlerle onları teselli eder, elleriyle gözyaşlarını silerdi.[9] Kimse dertleriyle tek başına bırakılmazdı.[10] Dayanışma içinde yaşadıklarından ailede hiç kimse kendisini yalnız hissetmezdi.[11] Kimi zaman yoksulluklarla dolu zor günler yaşadılar. Şikâyet etmek yerine Allah’a şükredip sıkıntılara el birliğiyle karşı koydular.[12] Aile fertlerinden vefat edenler için birlikte gözyaşı döktüler. Birbirlerine daima destek oldular.

     Peygamber Efendimiz aile bireylerinin görüşlerini önemserdi. Bir konuda karar vermesi gerektiğinde onlara da danışır, fikirlerini alırdı. Önerilerine kulak verirdi.[13] Onlarla konuşurken güzelce konuşur, sözleri bitinceye kadar dinler, asla sözlerini kesmezdi. Çocukların, özellikle de kız çocuklarının fikirlerini almadan evlendirilmelerini hoş görmezdi.[14] Eşine ve çocuklarına her konuda olduğu gibi ev işlerinde de yardımcı olurdu. “Allah Resulü  evinde ne yapardı?” diye soran adama Hazreti Ayşe şu cevabı vermiştir:

     — Allah Resulü evinde, herhangi bir insan gibi davranırdı. Herhangi birinizin kendi evinde yaptıklarını yapardı. Ailesinin işlerini görürdü. Ayakkabısını tamir eder, elbisesini dikerdi. Hayvanlara yem verir, koyununu sağardı. Kendi özel işleriyle, kişisel bakımıyla ilgilenirdi. Buna benzer işler yapardı. Namaz vakti geldiği zaman, ezanı duyunca da hemen namaza çıkar, namaz kılardı.[15]

 

[ Musa Mert ]

Diyanet Çocuk Dergisi, Kasım 2019, s. 2, 3.


[1] Buhari, Tevhid 2, Edeb 18, 27; Müslim, Fedail 66, 164; İbn S’ad, VIII, 170.

[2] Heysemi, IV, 315.

[3] Müslim, Fedail, 63; Ahmed, III,112.

[4] Buhari, Salat 106, Edeb 18; Müslim, Mesacid 41; Muvatta, Kasru’s-Salat 81.

[5] Buhari, Hibe, 8.

[6] Münavi, II, 297. Hadis No: 1896.

[7] Müslim, Salatü’l-Iydeyn, 18,19.

[8] Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 34; Ahmed, III, 259.

[9] Heysemi, IV, 320.

[10] İbn S’ad, VIII, 31.

[11] Buhari, Bed’ül-Vahiy 1.

[12] İbn Mace, Zühd 10; Buhari, Et’ime 1.

[13] Vakıdi, Kitabü’l-Meğazi, tah. Marsden Jones, Beyrut 1966, II, 613.

[14] Nesai, Nikâh, 36.

[15] Rivayetler birleştirilerek tek bir metin hâline getirilmiştir. Bakınız: Buhari, , Nafakat 8, Edebü’l-Müfred 190; Tirmizi, Kıyame 45, Şemail 78, 154; Ahmed, VI, 50, 106, 168, 121, 126, 205, 242, 256, 261; Abdürrezzak, XI, 260